Bütün yıl çalıştınız, üstün bir çaba ile masanıza yığılmış dağ gibi işleri üşenmeden bitirdiniz. Siz bitirdikçe yenileri geldi. İşinizi severek yapan birisi olduğunuz için onların da üstesinden geldiniz. Aman Allah'ım o da ne? Çalıştığınız departmandaki mesai arkadaşlarınızdan biri zamansız bir şekilde işten ayrıldı ve onun yapması gereken bütün işler yerine yeni eleman alınana kadar size kaldı. İçinizden "Allah'ım kabus mu bu? Zaten benim işim başımdan aşkın, bir de başka birinin işlerini yapmak zorunda kaldım." şeklinde düşüncelere daldınız.
Bir taraftan da işsizlik sorununu düşündüğünüzde ,"Benim yerimde olmak için can atan bir çok insan var çok şükür, en azından geçimimi sağlayabildiğim bir işim var." şeklindeki iyimser düşünceniz ile sizin üstünüze kalan onca birikmiş evrak işlerini, yazışmaları, dosyalamaları ve atılması gereken mailleri hallettiniz. Evet gerçekten de bu durumda şirketinizin tam da sizden beklediği şekilde özveri ve sorumluluk bilinci ile hareket ettiniz ve sizin sayenizde departmanda işler aksamadan yürüdü. Sizin yerinizde bir başkası olsaydı üzerine kalan işleri yapmamak için itiraz edecek, belki de o da işi bırakacaktı.
Ama siz sorumluluk bilinciyle hareket edip işin ucundan tutunuz ve işi sonlandırdınız. Bölüm müdürünüz aksi bir insandı, sizinle arası pek de iyi değildi. Size iş yaptırırken rica etmek yerine adeta emrivaki yapıyordu ve bu durum sizin hiç de hoşunuza gitmiyordu.
Evet yapılan bunca çalışma ve özverinin karşılığı elbette performans değerlendirme sistemi sayesinde maaşınıza yansımalıydı. En azından yansıyacağını düşünüyordunuz. Performans değerlendirme formları iş yerinizde dağıtıldı ve tüm çalışanlar önce kendilerini ilgilendiren bölümleri doldurdu. Sonra ilgili bölüm müdürleri sizin hakkınızdaki görüşlerini ve puanlamalarını forma doldurdu ve tüm formlar ik'ya iletildi.
İK gerekli matematiksel hesaplamaları yaptı ve ortaya sizin performans notunuz çıktı. İK'ya daha sonra performans notunuzu sorduğunuzda ORTA olarak hesaplandığı bilgisini aldınız ve başınızdan aşağı kaynar sular döküldü. O da ne? Müdürünüz sırf size gıcıklığına notunuzu düşük göstermişti. İyi hatta çok iyi olması gereken performans ortalamanız, ORTA olarak hesaplanıyordu. O anda yaptığınız işten bir anda soğumaya başladınız ve gösterdiğiniz onca özverili çalışmalar ve uzun mesai saatleri gözünüzün önünden geçti.
"Bunun karşılığı bu mu olmalıydı?" Diye düşünmeye başladınız. Notunuz orta olduğu için maaşınızda çok fark eden bir şey olmayacaktı. Bir anda performans değerlendirme sisteminin değil de objektif davranamayan yöneticilerin kurbanı olan sizin gibi çalışanların durumunu düşündünüz. Hakkınız yenmişti.
İk'da ilgili müdürünüzün formda verdiği notu dikkate almak zorunda olduğu için yapacak bir şey yoktu. O anda şunu sorgulamaya başladınız; performansınız ne kadar iyi olursa olsun, sizi anlayan ve sizi taktir eden bir yönetici ile çalışmıyorsanız kendinizi boşa yıpratmış olacaksınız.
Mesut YÜKSEL
Başınızda öyle bir yönetici olduğu halde siz kolayı seçip işi bırakabilirdiniz fakat sorumluluk bilinci ile hareket ettiniz ve işinize sahip çıktınız. Yöneticinizin sizi çekememesi yüzünden onun egosuna mahkum oldunuz ve notunuz düşük çıktı.
Belki de birden fazla organizasyonda çalışabilme yeteneğinizin ileride kendisini yerinden edebileceği düşüncesi ile egosu ile hareket ederek size o notu verdi. Bu ve benzeri örneklemelerden hareket edersek, çalışanların bütün yıl emeklerinin karşılığının tam olarak yansıtılmadığı bir performans değerlendirme sistemi ne derece adil ve objektif olabilir?
Burada ilgili birim müdürlerine büyük iş düşüyor. Kişisel egolar bir tarafa bırakılarak, çalışan personel objektif bir şekilde değerlendirmelidir ve performans değerlendirme sistemi herkese adil ve emeğinin karşılığını verecek şekilde hazırlanmalıdır.
0 yorum:
Yorum Gönder