İş Güvenliği sektöründe çok eski değilim, daha önce bir süre İK sektöründe bulundum ve bu sektörle ilgili yığınla yazı yazdım. Bu İSG sektörü ile ilgili ilk yazım :) İş güvenliği deyince tonla literatür bilgisi gelir önce akla. Sonra tarihsel gelişim, akabinde Hipokrat'tan günümüze kadar gelen kümülatif bilgiler, yasalar, kanunlar, yönetmelikler, tebliğler....Her biri sayfalarca bilgi ve talimat içeren bir yığın yazınsal metin. İş güvenliği bence ana okulu çağları ile birlikte hayatımıza giren bir kavram olmalıdır. Daha o yaşlarda çocuklara bu kültür aşılanarak gelecek yeni nesiller bilgilendirilmelidir. Bir kültürün temelleri ancak bu şekilde sağlam bir zemine oturtulabilir.
Sonradan bir takım yasalar, yönetmelikler ve talimatlar ile zoraki işverenler bir kıskaca alınmaya çalışılsa da işte günümüzdeki İSG kültürünün hali ortada. İş kazalarında avrupa şampiyonuyuz. Halen eşeğin üstünde elektrik panosunu kurcalayan veya boya badana yapan insanların mı dersiniz, biri yüksekçe bir merdivene çıkarken öteki güvenlik önlemi olsun diye poposuna sopa dayayan mı dersiniz bir ton caps ler internette dolaşıp duruyor :) İş sağlığı ve Güvenliği = Çoğu işverenin gözünde maddi külfet ve boşa harcanan para demek olmaktadır. Harcanılan para karşılığı işletmenin artan kalitesi, iş yeri sağlığı ve düzeni ile oluşan pozitif atmosfer nedense görmezden gelinerek işe sadece cebimden kaç para gidecek? Mantığı ile yaklaşan işverenler...Bir kültürün oturması için elbette yıllar geçmesi gereklidir. Ancak bu öncelikle bizim sağlığımız ve güvenliğimiz ile ilgili bir kültür ise bu her şeyin önünde gelmelidir. Bir can giderse geri gelmez ancak bir işletme yok olur ise yenisi kurulabilir. İnsan hayatı her inançta en kutsal emanettir.
Dolayısı ile burada elbette devletin sorumluluğu ve görevi oldukça fazladır. Ancak işverenlerin, iş güvenliği uzmanlarının, çalışanların ve derneklerin hiç mi sorumluluğu ve görevi yoktur? Bu kültürün bir çok ayağı bulunmaktadır ve bu ayaklardan biri sağlam bir zemine oturmadığı sürece bu kültür her zaman eksik kalacaktır. Avrupa dan monte edilen yasalar henüz ülkemizde yeterli bir altyapı olmadığı için tabiri caizse havada kaldı ve tam oturmadı. Burada hepimize görevler düşmektedir. Devlet yasaları koyar ve denetler, iş güvenliği uzmanı yasa ve yönetmelikleri elinden geldiğince uygulatmaya çalışır, işverende İSG kültürü varsa uzmanla beraber eksikleri tamamlar, eğer bilinç yoksa işte o zaman kötü.
Uzman ha bire yazar kara kaplı deftere ancak düzelen pek te bir şey olmaz. Yazılacak o kadar çok konu var ki, buraya elbette sığmaz. Uzmanların sosyal hakları halen olması gerekenin oldukça altında ve OSGB ler piyasada rekabet halinde. Bu serbest piyasa ekonomisi ile işleyen düzen uzmanların maaşlarını düşürürken, OSGB lerin ve verilen hizmetin kalitesini de düşürmektedir. Sistemin bu haliyle sekteye uğradığını sektör çalışanları yaşayarak görmekteler. Önümüzdeki zamanlarda 6331 sayılı yasanın tekrar tekrar revize edileceğini ve değişeceğini öngörüyorum.
Her şeyden önemlisi bir kültür oturtulmaya çalışılırken uzmanlar haklarını tam olarak alamamaktadır. OSGB lerce onlarca firma yüklenen uzmanların adeta oradan oraya ışınlanması ve bütün firmaları yüzde yüz olarak memnun etmesi beklenmektedir. Bu her şeyden önce hayalperestliktir. İSG sektöründe işleyen düzen içerisinde herkesin bir rolü ve gücü vardır. OSGB, Uzman, Devlet, Dernek..herkes gücünü yasalardan alır. Ancak uzmanlar maaşlarını işverenlerden aldığı sürece gücünü tam olarak yasalara dayandıramıyor ve bu da işverenlere yaptırım gücü noktasında uzmanlara sıkıntı yaratmaktadır. Yazımı şu cümle ile bitirmek isterim.
Bağımsız ve arkasında devlet olan bir uzman olmadığı sürece bu kültürün oturması zor görünüyor.
Bağımsız ve arkasında devlet olan bir uzman olmadığı sürece bu kültürün oturması zor görünüyor.
Mesut YÜKSEL
2 yorum:
Haklısınız kazaları yaşamak yerine bilinclensek çok daha iyi olur tabi aileden okuldan yani en temelden başlamalı kim evladının kaza kurbanı olmasını isteyebilir ki
Teşekkürler Kadir Bey değerli yorumunuz için.
Yorum Gönder