Sevmek ve sevilmek ne yüce bir duygudur!İnsanın yaradılışında yüreğine sevgi de konmuştur. Her insan sevgi hissi ile doğar. Bu gelişim ve değişim içerisinde ailesel ve çevresel faktörlerin de devreye girmesi ile kişiliğimiz şekillenmeye başlar. Kişiliğimizin gelişim evresinde birçok etken içimizdeki sevgi hissini azaltabilir, törpüleyebilir hatta yok edebilir. Sevgisiz ve ilgisiz geçen bir çocukluk dönemi yaşayanlarda genelde bir travma hali yaşamlarının ileri evrelerinde açığa çıkmaya başlar ve bu tip kişilikler daha sert ve acımasız bir karaktere bürünebilirler.
Dolayısı ile burda çocukluk döneminde insanların gördüğü sevgi ve ilginin önemi açığa çıkmaktadır. Hayatımızın her alanında attığımız adımı, başladığımız her işi ve çevremizdeki insan ilişkilerimizi anlamlı ve değerli kılan olgu sevgidir. Bir insan önce kendisini tanıyıp sevmelidir. Sonra tüm insanları olduğu gibi kabul edip en azından saygı duymalıdır. Herkes herkesi sevmek zorunda olmasa da medeni yaşam gereği saygı duymak zorundadır. Ailemizin fertlerine sevgi bağlarımız genelde çok kuvvetlidir.
Dostlarımıza, arkadaşlarımıza da güçlü sevgi hisleri besleyebiliriz. İş yerindeki arkadaşlarımıza da en azından saygı ve sevgi çerçevesinde mesai arkadaşlığı paylaşabiliriz. Toplumun her katmanında gün geçtikçe bir sevgisizlik ve ilgisizlik hakim olmaya başladı. İnsanlar artık samimi olarak birbirlerini sevmiyorlar, sadece seviyormuş gibi yapıyoruz. Hemen hemen tüm insani ilişkilerde bir yapmacıklık hali ve çıkara endeksli bir yaklaşım egemen olmaya başladı.
Sevginin olmadığı yerde merhamet ve yardımlaşma duygularımız da azaldı ve şiddet ve terör olayları toplumda sürekli artmaya başladı. İnsanlar artık can emniyetlerinden endişeli bir durumda sokağa çıkıyorlar. Sabah işe giderken akşam eve sağ sağlim döneceğimizden şüphe eder bir hale getirildik. Her an bir şiddet yada terör eyleminin ortasında kalabiliriz. Dolayısı ile toplumsal olarak sevgi konusunda rehabilite edilmeye ihtiyacımız var.
Doğayı, insanları, çiçeği ve böceği sevmeyen insan her an bir suç makinesine dönüşebilir. Kin ve öfke ile yetişen nesiller serseri mayın gibi birer tehdit unsuru olarak çevremizde yer almaktalar. Evde ailesinden, okulda öğretmeninden iş yerinde patron yada yöneticisinden sözlü yada fiziksel şiddet gören insanlar yaşamış olduğu travmaların etkisi ile sağlıklı bir düşünce yapısına sahip olmayacaklardır. İstatistiklere göre toplumumuzun %10 dan fazla bir kısmı depresyonda. Depresyon ilaçları almada rekorlar kırıyoruz. Bu hastalıklarının büyük çoğunluğunun altında yatan temel etkenin ilgisizlik ve sevgisizlik olduğunu görmekteyiz.
Sevgi ve ilgi her insanın hoşuna giden bir davranış şeklidir. Dolayısı ile sen nasıl sevgi ve ilgi görmek istiyorsan karşındaki insana da aynı şekilde yaklaşırsan meselenin özüne inen bir davranış ile soruna çözümsel yaklaşmış olacaksın.
Hayata daha pozitif bakmak istiyorsan önce kendini sev, insanları karşılıksız ve çıkarsız sev, yolda yürürken elindeki sandviçten bir lokma kopar ve kedi yada köpeğe ver, bir çiçeği kokla, güneşin ışığında yıkan, ay ışığında dolaş, gündüzün iç açan aydınlığını ve gecenin huzur veren karanlığını sev. Aynaya baktığında zamanla değişen yüzünü ve bedenini sev. Şiir oku ve sanatın herhangi bir dalı ile ilgilenmeye çalış. Bu seni çok daha insancıl kılacaktır. Yaradılanı sev yaradandan dolayı sözünü düstur edin ve her canlıya sevgi ile yaklaş. Bir gün öleceğini unutma! ve arkanda bırakacağın sadece biriktirdiğin sevgi yumakları olacaktır!
Mesut YÜKSEL
0 yorum:
Yorum Gönder