Uzun süredir bir blog yazısı kaleme almadım ve biraz kafamı toparlayım istedim. Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de işsizlik sorunudur. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün verilerine göre işsizlik 7 milyona yaklaşmış durumda. Tabi bu resmi rakamlar. Gayri resmi rakamlara bakacak olursak işsizliğin 10 milyon civarında olduğunu söyleyebiliriz. İşsizler ordusunun olduğu bir ülkede iyi bir işe girmek için binlerce insandan çok daha fazla donanımlı ve yetenekli olmanız gerekiyor. CV niz son derece göz alıcı olsa bile elde olmayan nedenlerden dolayı iş bulamıyorsunuz. Haliyle isyan ediyorsunuz bu duruma.
Sürekli eğitim ve kurslar alarak daha fazla donanımlı bir insan olmak için yoğun emek ve para sarf ediyorsunuz. Sürekli iş başvurusu yaparak şansınızı arttırmak düşüncesi çeşitli kariyer portallarında günün büyük bir bölümünde mesai harcıyorsunuz. Arada mülakat daveti aldığınızda sevinerek iş görüşmesine gidiyorsunuz. Karşınızda bir İK yöneticisi oturuyor ve sizi sınamaya başlıyor. Sorular ardı ardına sıralanırken siz de kendinizce cevaplar veriyorsunuz. İK cı size daha görüşecek adayları olduğunu ve olumlu bulunmanız halinde 2. görüşmeye çağıracağını söylüyor ve elinizi sıkarak yüzünde bir tebessüm ile size kapıya kadar eşlik ediyor. Sonra siz bekleme aşamasına geçiyorsunuz.
Ne arayan var ne de soran? Bu olayı aşağı yukarı binlerce insan sürekli yaşıyor. Elenme sebebiniz mi? O asla size bildirilmiyor. Tecrübesizliğinizden, yaşınızdan, cinsiyetinizden, verdiğiniz cevaplardan hatta İK cının size kıl olmasından, gıcık olmasından, sizi rakip olarak görmesinden vs.vs. olabiliyor. Bu seçeneklerden herhangi biri nedeni ile elenmiş olabilirsiniz fakat size geri bildirimde bulunulmadığı için bu bir sır olarak kalıyor. Bu durumun getirdiği tehlike şudur; Bir sonraki görüşmelerde aday neden elendiğini bilmediği için aynı hataları yapmaya devam eder (Elenme sebebi iş tecrübesi yada İK cının size gıcık olması değilse ) ve sürekli mülakatlarda elenir.
İşveren hali ile aynı anda birçok işi daha uygun maaşa yapacak eleman ister. İş arayan ise genelde bu duruma razı olduğu halde birçok görüşmede elenir. Çok ilginç bir dünyada yaşıyoruz. İşsizlik az olsaydı işverenler çok daha fazla maaşla daha az kalifiye eleman çalıştırmak zorunda kalacaklardı. Fakat milyonlarca işsiz var ise en iyi eleman daha uygun maaşa bulunabilir. Çok basit bir iktisat kuralıdır bu. Bir malın arzı çok ise piyasada fiyatlar düşer. Fakat o mal piyasada az bulunuyor ise fiyatı yükselir. Her arz kendi talebini yaratır. Adam Smith yada David Ricardo olmaya gerek yok.
Ülkede işsizlik 10 milyona dayandı ise insanlar istedikleri işte değil bulduğu işte çalışacaklardır. Bu da mutsuz insanlar topluluğu yaratarak bazı sektörlerde sürekli arayış içerisinde olan insanlar turnover oranını yükseltecektir. İK elindeki eleman bolluğunu kullanarak en mükemmeli seçme anlayışı içerisinde bazen küçük nedenlerle insanları eliyor. Bu elenen insanların asla yeteneksiz ve başarısız olduğu anlamına gelmez. Sadece arzı çok olan işsizler ordusunda mutlaka sizden daha iyileri vardır ve işveren genelde onları seçer. İşverenlerin de elbette kendilerine göre bir çok haklı nedenleri vardır. Bir işçinin işverene maliyetini düşündüğümüzde elbette onlara da hak vermemek mümkün değil. İki taraf için de daha fazla anlayış ve empati ile orta yol bulunabilir. Ancak daha adil ve eşitlikçi bir iş dünyası herkesin beklentisidir.
İyi bir işe girmek bir çok şeyin bileşkesinden oluşmaktadır. İyi bir eğitim, İyi bir çevre, iyi bir dış görünüş, anlama ve anlatma yeteneği vs. Tüm bunlara bir de şans faktörü eklenirse kaymaklı ekmek kadayıfı olur:) O zaman İK cı sizden etkilenerek bir iş şansı verebilir. İşsizlere düşen daha çok donanımlı bir hale gelerek mücadeleyi asla bırakmamaktır. Tüm işsizlere istedikleri ve mutlu olabilecekleri güzel işler bulmalarını dilerken işverenlere de bol kazançlı işler temenni ediyorum.
Mesut YÜKSEL
14 yorum:
Yazınızı beğendim. Başka bir yazınızda da ik cı karşısında yapılan hatalardan bildiğiniz ölçüde bahsederseniz sevinirim.
Bir çok değerlendirmeniz ve analizlerinizin doğru olduğunu ve aynı fikri taşıdığımı söyleyebilirim.
Ancak,birde arada kalmış iş gücü ve yetenekler açısından değerlendirme yapmak gerekirse,bazı iş verenler sizin çok donanımlı ve tecrübeli olmanızı bazıları ise daha spesifik olmanızı ve yetkinliklerinizin tamamını beklentilerinin % 100 karşılamasını bekleyerek insanların kendilerini geliştirmelerine fırsat tanımayan yaklaşımlar sergiliyorlar.
7 aylık iş arayışı ve görüşmelerinde edindiğim tecrübe, yetkinliğinizin ve tecrübenizin çok değerli olmadığı,ne yazıkki sadece devlet dairelerine girmek için gerek duyulan ''amca ,dayı '' gibi yetkinliklerin artık özel sektörler içinde ön plana çıktığını görüyor ve duyuyorum.
Gelişim hızlandıracak sonuçlara ulaşmak için iş'in gerektirdiği yetenek ve yetkinliklere uygun çalışanların olması gereken yerlerde tanıdık ve eş dost vasıtası ile yerleştirilenler sayesinde Türkiyenin beklenilen büyüme oranlarına ulasması çok mümkün görünmüyor.
Yorumlarınız için teşekkür ederim.
ticaretin doğası ve kanunları gereği iş verenler kurallarını katı olarak uygulamaktadırlar.
hem donanımlı bir elemana ihtiyaç duyarlar hem de iş gücü kaybı korkusuyla elemanlarının gelişmesini istemezler.
benim fikrimdir eleman seçiminde insan kaynaklarının üzerinde bir denetçi ve koordineli olmamalarından dolayı ipleriniz ik nın elinde.
ne de olsa ik nın gözü iş veren kadar net göremez
iş dünyasında gerçekten kalifiye insanlar azalmaktadır
saygılarımla
Yorumlar için teşekkürler Kadir Bey
Biraz Nasrettin Hoca hikayesi olacak ama "sen de haklısın" ikisi de haklı. Bizim gibi ülkelerin genel sorunları seçme ve yerleştirmede de bu tür sorunlarla kendini gösteriyor.
Arayan ne aradığında net olmayınca; nasıl aramasını da bilemiyor, neyi bulduğunu da... O yüzden işlerinde mutsuz insanlar, o yüzden örgütlenememiş şirketler... Ama bu bir süreç ama bizde ağır aksak yürüyen bir süreç... İşte bizim gibi beyin jimnastiği ne kadar çok yapılırsa o kadar çok farkına varılır- sorunlar görülür ve çözümler ortaya çıkar.... hepimize kolay gelsin...
Tesekkurler yorumunuz icin.
Her işi ehline verince düzeltilmesi gereken bir şey kalmaz
Ticari ve şahsi çıkarları hırs ve ihtirasin dışında bırakarak dusunebilirsek olumlu sonuçlara varırız bu handikapta her birey kendini muhakeme edebilmeli
Hayat her zaman devam eder her kriz bir fırsattır ne işçi biter ne işveren sanatın da en iyi olmak çok kazanma mantiginin disindadir mutluluk amaç kazanç aractir her kişi mutlak rızkını arar bulur ömrü vefa ettiği sürece ağaç köklerinin meyveye kadar uzantısı gibi kişi de başlangıcında meyvesini tasvir edebilmeli her tohum gibi kişinin her adım atışında(mecazi anlamda)Bir meyve noktası vardır güneş sisteminin bir matematiği olduğu gibi verilen hayatın da kuralları amacı çizgisi vardır her hâl bir hadise ile vuku bulur geniş yürek salim akıl ile kişi kendini gorebilmeli
Tabi ben tam kamil bir insan değilim hatalarıyla mevcut insanım her kesi tenzih ederim fikirlerimdir sadece yaşadığım gerçek ise bu fikirlerimi hayatımda uygulayabildigim kadar mutlu oldugumdur ben kendi penceremden böyle görüyorum
Kadir Bey ve Partytv Online güzel yorum ve düşünceleriniz için teşekkür ederim.
bu iş trafik polislerinin kota doldurabilmeleri için trafik cezası kesmesine döndü artık. "olumlu ya da olumsuz size geri dönüş yapacağız" deyip 4 yıl sonra geri dönüş yapan ismi lazım olmayan kuruma doğal olarak olumlu bir geri dönüş yapamamıştım mesela. iş arayan mı iş veren mi; burada iki tarafında haklı ya da haksız nedenleri var. Fakat insan kaynakları departmanının yaptığı görüşme sonrası "olumsuz dahi geri dönse keşke" diyen, iş arayan kişileri gördükçe, geri dönüş yapmanın yasal olarak bir zorunluluk olması yönünde çalışma yapılmasından yanayım. Özgüven düşüyor, ciddi parasal sıkıntılar, deneyim yaşayamama ve sonrasında özgeçmişte oluşan boşluklar, eleştiri yapılmaması nedeniyle eksiklikleri iyileştirememe ve dediğiniz gibi aynı görüşme hatalarını yapmaya devam etme... İnsan Kaynakları departmanının sorumluluğu burada hem işvereni hem de iş arayanı yönlendirmek olmalı. Kalifiye eleman aranmamalı yetiştirilmeli artık. Kalifiye denilen personele harcanan paraların daha azına yeni mezun olan bir personeli yetiştirebilirsiniz. En basiti "Aaaaaaa 1 değil de 2 yıl deneyimi olsaydı alırdık aslında çok iyiydi neyse seneye 2 yılı dolar çağırırız" mantığı devam ettiği sürece işverenler çok para kaybedecek, iş arayan kişiler de çoğaldıkça çoğalacak.
Tesekkurler guzel ve dolu yorumunuz icin...
Fikirlerimizin ve yaşadığımız sorunlarimizin karşısında nasıl bir çözüm uretilebilir
Ne yapmalıyız
Yorum Gönder