İş güvenliği uzmanlığı mesleği, sizlerinde bildiği üzere bir çok meslekten daha riskli bir meslektir. Bu riski göze alarak onlarca literatür bilgisi, yasa ve yönetmelik maddesini öğrenen uzmanların tek bir hedefi vardır. Sizce o hedef nedir? Elbette görev yaptığı iş sahasında herhangi bir iş kazası yaşanmamasını sağlayarak insan yaşamına hizmet etmektir.
İş güvenliği uzmanları mevcut yasa ve yönetmelik hükümlerine göre işverenlere rehberlik ve danışmanlık hizmeti vermektedir. Herhangi bir iş kazasında iş güvenliği uzmanı önceden gerekli bildirimleri işverene yaptı ise burada direkt işveren sorumludur. Oysa uygulamada durumun böyle olmadığını, en son Bursa'da yaşanan bir iş kazası neticesinde bir meslektaşımızın hapse atılması ile görmüş olduk. Peki neden böyle oluyor?
Yasa ve yönetmelik açık ve net bir şekilde uzmanın işverene "rehberlik ve danışmanlık" hizmeti verdiğini ifade ediyorken, neden mahkemeler uzmanları suçlu ilan edip hapse gönderiyor? Burada bence kararı veren hakimin takdir yetkisi devreye giriyor. 6331 sayılı yasayı hukukçularımız yeterince biliyor mu? Burası düşündürücü.
Verilen kararlara baktığımızda, bir şeylerin eksik ve kopuk olduğu sektör çalışanlarınca ifade edilmektedir. Yasal düzenlemeler ile Uzmanlar OSGB, Mahkeme , İşveren ve Müfettiş dörtgenine hapsedilmiş durumda. Uzmanlar adeta bıçak sırtında ve tabiri caizse kelle koltukta işlerini yapıyorlar. Mevcut sistemde çalışan insanların, memnun olduklarını söyleyebilir miyiz?
Verilen kararlara baktığımızda, bir şeylerin eksik ve kopuk olduğu sektör çalışanlarınca ifade edilmektedir. Yasal düzenlemeler ile Uzmanlar OSGB, Mahkeme , İşveren ve Müfettiş dörtgenine hapsedilmiş durumda. Uzmanlar adeta bıçak sırtında ve tabiri caizse kelle koltukta işlerini yapıyorlar. Mevcut sistemde çalışan insanların, memnun olduklarını söyleyebilir miyiz?
O halde kimsenin memnun olmadığı bu sistem daha ne kadar böyle sürüp gidecek? Sistemin ve sektörün artık tıkanma noktasına geldiği, yaşanan bu örneklerden daha iyi anlaşılmaktadır. Halen uzmanların haklarını savunacak ne bir sendikal faaliyet, ne de bir meslek odası bulunmaktadır.
Dernekleşme şeklinde dağınık bir örgütlenme modeli ile uzmanlar bir çatı altında toplanmaya çalışılsa da, bu örgütlenme şeklinin yasalar nezdinde yetersiz kaldığını görmekteyiz. Yaşanan bunca olumsuz duruma rağmen, iş güvenliği uzmanları haklı mücadelesine devam ederek mesleklerine sahip çıkmaktadır.
Son derece onurlu ve kutsal bir meslek olan İş Güvenliği Uzmanlığı, elbette yakın zamanda avrupa ve diğer gelişmiş dünya ülkelerinin normlarına yükseltilecek ve uzmanlık mesleği de böylece hak ettiği yere ve saygıya kavuşacaktır.
Mesut YÜKSEL