28 Şubat 2015 Cumartesi

DEĞİŞİN, YENİLENİN VE İLERLEYİN!

Tarih boyunca insanlar toplu halde yaşamak zorunda olduğundan sürekli değişerek ve evrilerek arkalarında kümülatif bir şekilde kültürel ve bilimsel hazineler bırakıp  gelecek nesillerin  hayatlarını kolaylaştırmışlardır. Ateşin bulunması, tekerleğin icat edilmesi ve metallerin işlenmesi ile insanoğlu yaşamında hep daha iyiye ve daha kaliteli yaşama doğru yelken açmayı başarmıştır. Antik çağda açılan tiyatrolar ile halk bilinçlenmeye başlamış, ilk demokratik oluşumlar gözlemlenmiş ve kültürel faaliyetler, opera, bale vb. sahne sanatları ile halk iç içe yaşamaya başlamıştır.

İnsanoğlu varoluşundan beri hep evreni ve kendisini tanıma gayreti içerisinde olarak günümüze kadar bilimsel veriler ışığında ilerlemiştir. Yaşamımızı daha pratik ve daha konforlu bir hale getiren buluşlar ile insanlık bilime, kültüre ve medeniyete çok çabuk adapte olmuş ve her geçen gün bilimin öncülüğünde üretilen yeni teknolojiler ile yaşamımızı geleceğe hazırlayamaya çalışmıştır. Aklın, kültürün, sanatın ve bilimin ışığında insanlık sürekli bir değişim ve gelişim içerisine girerek daha çağdaş  insanlar olabilmeye gayret etmiştir.

Bunca gelişim içerisinde bizim izleyeceğimiz yol peki ne olmalıdır? İnsanlığın günümüze kadar getirdiği kültürel mirastan olabildiğince istifade ederek, geçmiş tarihimizin izlerinden ders alıp ileriye sağlam bir şekilde ilerleme hedefinde olmalıyız. İnsanlığın bıraktığı ortak kültür mirasına sahip çıkmalıyız. Her milletten bilim, sanat insanlarının ve düşünürlerin bıraktığı ortak akıl ile hareket ederek, insanlığa bırakılan evrensel değerleri  kendi tarihsel ve  kültürel mirasımız ile harmanlayarak ileriye doğru bir rota çizmeliyiz.

Geleceği şekillendirme öngörüsüne sahip olan milletler, geçmişinden kopmayan ve tarihinden aldığı güçle geleceğe yön veren milletler olmuştur. Kentleşmenin başlaması ile artan hızlı nüfus artışı  sanayi devrimini tetiklemiş  ve oluşan bu seri üretim neticesinde bir takım yenilikler insanoğlunun hayatına hızla girmeye başlamıştır. İş ve işçi hakları, üretilen ürünlere yeni pazar arayışları , seri ve kaliteli üretim ve marka algısı gibi olgular hayatımıza girmeye başlamıştır.

Seri üretim ve fabrikalaşma ile gelen sanayi ve   ticaret hayatı, sosyal hayatımızda da bir çok gelişmeyi  beraberinde getirmiştir. Bu gelişim ve yenilik fırtınası ile her geçen gün insanoğlunun hayatı çok daha pratik ve kolay bir hale gelmiş ,  birçok alanda fabrikalar  ve  ticari işletmeler açılmıştır. Açılan bu işletmelerde ileriye dönük arge çalışmaları ile yoğun teknoloji ve eğitim yatırımları yapanlar gelecekte de var olmayı başarmış ,ürettikleri kaliteli hizmet ve ürünler ile de toplumda sağlam bir marka algısı yaratarak hafızalara kazınmıştır.

Bir ticari işletme gelecekte de var olabilmek için ne gibi yollar izlemelidir?
 
  • Öncelikle toplumda bir marka algısı yaratmalıdır. Bunun için yoğun reklam ve iletişim faaliyetlerinde bulunmalıdır.
  • Sağlam bir kurum kültürü olmalı ve işletme politikası belirlenmelidir.
  • Yoğun teknoloji ve eğitim yatırımları yaparak işletme geleceğe hazırlanmalıdır.
  • Tüm çalışanları çalışandan ziyade işletmenin bir değeri yada ortağı olarak görmek personelde moral motivasyon düzeyini artıracaktır.
  • Demokratik bir kurum kültürü içerisinde çalışanların sosyal hakları iyileştirilmeli ve işletmeye aidiyet duygusu oluşturulmalıdır.
  • Üretilen mal yada hizmetin kalite standardına uygunluğu yetkili organlarca sürekli denetlemeli ve bu denetim belirli periyotlarda bir rapor halinde üst yönetime sunulmalıdır.
  • Rakip-fiyat analizleri yapılarak işletmenin sektördeki konumu ve yeri istatistiksel olarak raporlanmalı ve bu raporlar ışığında alınabilecek tedbir ve önlemler bekletilmeden devreye sokulmalıdır.
  • Üretim yapan işletmelerde farklılaştırılmış ürünler ile yeni pazarlara girme hedefi belirlenmeli ve uygulamaya geçirilmelidir.
  • İnovatif ve fütürist bir bakış açısına sahip işletmeler gelecekte de varlıklarını devam ettireceklerdir.

  • Bir insan yada ticari bir işletme olarak ilerlemenin en iyi yolu bilimden ve akıldan kopmamaktır. Bu doğrultuda yapacağınız her türlü yatırım kişisel olarak yada işletme olarak geleceğe yaptığınız altın bir yatırım olacaktır. Şüphesiz her işletme gelecekte de var olabilmeyi ve marka değerini daha üst düzeye çıkarabilmeyi ister.

    Ancak tüm bu sayılanların işletme politikası olarak uygulanmaması işletmenin geleceğe yönelik varlık göstermesi noktasında tehlike arz eden bir durum oluşturur. İnsanlığın ve işletmelerin ilk hedefi geleceğe  bir takım yenilikler ve güzellikler bırakabilmek olmalıdır.

    Uçamıyorsan, koş; koşamıyorsan, yürü; Eğer yürüyemiyorsan sürün, ama hareket etmeye devam et! , Geleceğe yürümeyi sürdür…
     
     Martin Luther King

     Mesut YÜKSEL

13 Şubat 2015 Cuma

İŞSİZ BİR İNSANIN PSİKOLOJİSİ VE TOPLUMA YANSIMASI




İş dünyasında çalışan bir birey olmak, her şeyden önce istatistiksel olarak, son derece şanslı bir insan olduğunuzu göstermektedir. Eğer, işinizden keyif alarak çalışıyorsanız inanın, şansınız katmerli demek oluyor. Hal böyleyken, çalıştığı işinden çıkarılan yada iş bulamayan insanların psikolojisini, empati yaparak hiç düşündünüz mü? Bu tip insanlar, gittikleri görüşmelerde neler yaşarlar? Evde ve sosyal hayatta psikolojileri nasıldır? Eğer hayatınızın bir döneminde bile olsa, işsiz kalmadıysanız, bu duyguyu ve psikolojiyi anlamanız mümkün olmayacaktır.

Ancak, bu yazıyı okuduktan sonra, kafanızda bazı şeyler, daha belirgin bir hale gelecektir. İşsiz bir insan evli , çocuklu, bir de kiracı ise nasıl bir psikoloji içerisine girebilir? Burda bir empati yapalım. Gittiği her görüşmede  kapıların yüzünde kapandığı bu tip insanlar zamanla toplumdan soğuyacak ve içine kapanmaya başlayacaktır. İş bulamamanın vermiş olduğu yıpratıcı psikoloji ile aile bireyleri ile her gün kavga gürültü ortamı oluşacak ve oluşan bu gergin ortam, işsiz bireyi saatli bir bombaya dönüştürecektir.

Bu savaştan, psikolojisini yıpratmadan mücadele azmi gösterip, iş başvurusu yapan ve şansı da yaver giden adaylar, bir süre sonra galip olarak çıksa da, her insan iş dünyasında bu şansı bulamayabiliyor. Dolayısı ile, çevremizde böyle insanlara uzanan  yardım eli, bir aile faciasını önleyecek ve topluma olumlu katkıları olacaktır. Gazetelerde yayınlanan 3.sayfa haberlerine dikkat ettiniz mi? Çoğu işsizlik nedeniyle cinnet geçiren insanların ailesine, eşine ve çevresine verdiği zararları anlatmaktadır.

Bu tip bir psikoloji, toplumun geneline yayıldığında, insanların güvenli yaşama hakkını tehdit eden bir hale gelecektir. Dolayısı ile, milyonlarca işsizin olduğu bir toplumun yaratacağı cinnet hali, ülkenin temeline dinamit konmuş gibi, tehlike arz etmektedir. Bu dinamitin toplu halde infilak etmesi, elbette istemediğimiz bir durumdur. Ancak, serseri mayın gibi ortalıkta gezinen depresif insan profili, çevresine zarar verme eğiliminde olabilir.

Her insan elbette böyle olacak diye bir şey yok. Ancak, bu yazılanları her gün gazetelerin 3.sayfa haberlerinde okuyor isek, demek ki, bu psikoloji, çok tehlikeli boyutlara gelebilmektedir. İşsiz bir insan evine sığamaz. 4 duvar üstüne üstüne gelir, ailesi ile problemler yaşamaya başlar, çıkıp gezmek istese otobüs ve yemek parası da genelde sorun olur. İş görüşmelerine bazen borç harç gider ve  çok iyi bir CV si yok ise kapılar yüzüne kapanır.

Sürekli bir dışlanmışlık ve değer görmezlik psikolojisi işsiz insana yaşatılır. Oysa, her insan, iş dünyasında gerekli saygı ve değeri görmelidir, üretmelidir , çalışmalıdır ve ülke ekonomisine katkıda bulunmalıdır. Milyonlarca işsizin olduğu toplumlarda, atıl iş gücü, ekonomik göstergelere de yansımayacağından, işsiz insanlar üreten değil, tüketen bir halk yığını olmaktadır. Dolayısı ile, ekonomiye katılacak her bir çalışan, artı değer olarak göstergelere yansıyacaktır.

İşverenler, işsiz insanlara karşı daha duyarlı olmalıdır. Devlet, İŞKUR vasıtası ile, yurt geneline yayılan istihdam politikaları uygulamalıdır. Özel sektör ve İŞKUR, el ele vererek, işsizliği önleme adına önlemler almalı ve planlamalar yapmalıdır. Bir toplumda issizlik ne kadar azalırsa, refah düzeyi de o kadar artacak ve insanlar üreten bir konuma geleceğinden, daha sağlıklı bir toplum psikolojisi oluşmaya başlayacaktır.

Ne kadar az işsiz, o kadar az cinnet ve sağlıklı bir toplum demek olmaktadır. Alınacak önlemlerle, toplum rehabilite edilmelidir. Her insan, bir değerdir ve yaşamını sağlayabilecek yeterlilikte bir işe girmeye hakkı vardır. İşsiz insanlara karşı çok daha duyarlı olun! tüketen değil, üreten bireylerin çoğalması, ülkemizi diğer ülkelerle rekabet edebilen bir düzeye taşıyacaktır.


Mesut YÜKSEL

10 Şubat 2015 Salı

UMUT AZİM VE BAŞARIYA DAİR BİR YAZI






Hayata dair acımasız gerçekler ne yazık ki her gün sahnelenen bir oyun misali tüm çıplaklığı ile karşımızda duruyor. İnsanoğlu beşikten mezara dek süren bir ömür yolculuğu içerisinde sürekli bir mücadele halinde olarak yaşam savaşı verir. Bu savaşta cebimizdeki cephanemiz sadece geleceğe dair umutlarımız olmaktadır. Aile, okul ve iş hayatımızda herşey yolunda gitmeyebilir. Tüm işler rayında gitse zaten hayatın mücadele noktasında hiçbir anlamı kalmaz. Tek düze  bir hayat yaşamak insanları bir süre sonra sıkmaya başlayacaktır.

Oysa başarısızlıklarımızın, yenilgilerimizin, öfkelerimizin bizi bir sonraki başarıya götüren birer merdiven basamağı olacağını düşünüp mücadele azmimizi yitirmediğimiz ölçüde başarıların gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Her türlü aksiyonun olduğu iniş çıkışlarla dolu bir hayatınız mı var? Bu belkide sizin başarı hikayeniz olacaktır. İş arıyorsunuz ve onlarca firmaya gittiniz, mülakatlar yaptınız, halen bir işe giremediniz ve moraliniz sıfır. Ne yapacağız? Elbette eksik olan yönlerimizi tamamlayıp mücadeleye devam edeceğiz. Ta ki size değer verecek bir firma bulana kadar mücadele azminizi kaybetmeyeceksiniz.

Her zaman moralinizi yüksek tutun, kendinizi motive edecek davranışları yapmaya çalışın. Zevk aldığınız hobiler edinin ve onlarla uğraşarak kafanızı dağıtmaya çalışın. Spor yapın, açık havada gezin, tozun, kitap okuyup bilgi edinin, sevdiğiniz insanlarla sohbet edin ve çeşitli konularda deşarj olmak için yazılar yazın. Bu sizi rahatlatacaktır. Müziğin bir terapi olduğu bilimsel olarak kabul edilen bir gerçektir. Dolayısı ile moralinizi düzeltecek, enerjinizi arttıracak müzikler dinlemeniz kasvetli ruh halinden sizi uzaklaştıracaktır.

Pozitif düşünün! pozitif düşünmek evrene olumlu mesajlar gönderecektir ve size olumlu dönüşleri olacaktır. İnancınız her ne olursa olsun dua edin! dua etmek sizi kötü enerjilerden ve negatif düşüncelerden arındıracak kutsal bir terapi gibidir. Bunu yapan insanların iç dünyasında huzurlu, kendileri ve çevreleri ile barışık pozitif insanlar olduğunu düşünüyorum. Başarısızlıklarımızı bizi başarıya götürme yolunda  pozitif yönde kamçılayan bir olguya dönüştürerek bir sonraki mücadelemizde geçmiş hatalarımızı gözümüzün önüne getirip daha bilinçli bir şekilde hareket edersek belki de başarı umduğumuzdan da yakınımızda olacaktır.

Her şeyden önce elimizdekilerin kıymetini biliyor muyuz? Önce bu soruyu kendimize soralım. Beden, akıl ve ruh sağlığımız yerinde ise bunun değerini tirilyonlara ölçemeyeceğimizi takdir edersiniz sanırım. Bu örnekten yola çıkarsak hayata karşı 1-0 öndeyiz. Başımızda bir ailemiz varsa oldu mu size 2-0, evimiz varsa 3-0, bizi seven arkadaş ve dostlarımız varsa 4-0 ,hergün evimizde kaynayan bir tencere varsa ve karnımız doyuyorsa 5-0, kılık kıyafetimiz düzgün ve temiz ise 6-0 bir işimiz varsa 7-0 ,örnekler elbette çoğaltılabilir. Bu örneğin verilmesindeki amaç hayata  belki de 10-0 önde ve avantajlı olarak devam ettiğimiz gerçeğini hatırlatmak olmaktadır.



İsteklerimizin gerçekleşmesi için geriye sadece azmetmek ve istemek  kalmaktadır. İşsiz isek yaptığımız olumsuz mülakatları geçmişte bırakarak bir sonraki görüşme için hazırlanacağız, yılmadan iş başvurusu yapıp moralimizi yüksek tutacağız, işe girmek için  azmedeceğiz. Çalışıyor ve terfi almak istiyorsak daha fazla çalışıp, sabredeceğiz, ilişkimizde mutsuzsak düzeltme yollarını arayacağız, düzelmiyorsa iki tarafın kararı ile daha fazla yıpranmama adına ilişkiyi sonlandımak daha akılcı bir çözüm olacaktır.

Bir takım kararları zamanında almazsak o almadığımız kararlar kangrene dönüşebilir ve içinde bulunduğumuz durumu daha bir çıkmaza sokabilir. Dolayısı ile hayatımıza düzgün bir şekilde yön vermek için bir takım kararları alıp onları uygulamaya koymalıyız.

Gereksiz ve boş insanları hayatınızdan çıkarın. Bilgili ve size bir artı değer katacak insanlar ile dostluklar kurun. Her anlamda hayata pozitif bakarak mücadele azminizi kaybetmeden yolunuza devam edin. İnsan ilişkilerinde ilk adımı her zaman siz atın. Girişken olun, İletişim kanallarınızı sonuna kadar açık tutun ve insanlarla konuşmaktan çekinmeyin. Her insan ayrı bir dünyadır. Onları keşfetmekten keyif alın. Herkesin bir hayat hikayesi vardır ve o hikayede kendinizden bir şeyler bulabilirsiniz. Araştırın, öğrenin, keşfedin, sevin ve sevilin! inanın hayat size çok daha renkli ve güzel görünmeye başlayacaktır.

Yazıma son verirken dünyaca ünlü insanların başarısızlıklarından azimleri ve kararlılıkları ile nasıl başarı öyküleri çıkardıklarına dair bir kaç örnek vermek isterim.
  • Dünyaca ünlü basketbolcu Michael Jordhan'ın Lise basketbol takımından kovulduktan sonra azmederek NBA de oynayan dünyaca ünlü bir basketbolcu olduğunu, 6 NBA şampiyonluğu bulunduğunu, 4 kez NBA All Star ve 5 kez NBA MVP seçildiğini biliyor muydunuz?
  • Dünyaca ünlü fizikçi Albert Einstain'ın 4 yaşına kadar konuşamadığını ve öğretmeninin onun için "Hiç bir şeyde başarılı olamayacaksın" dediğini biliyor muydunuz?
  • Yine ünlü Talk Show sunucusu Oprah Winfrey'in televizyona uygun fiziği olmadığı gerekçesi ile  haber sunuculuğu işinden atıldığını ve sonra azmederek TV de yaptığı programla   başarılara imza attığını biliyor muydunuz?
  • Ünlü çizgi film yapımcısı Walt Disney'in çalıştığı gazeteden yaratıcılığı ve orginal fikirleri olmadığı gerekçesi ile kovulduğunu ve daha sonra "Mickey Mouse" karakterine hayat vererek sayısız ödül aldığını biliyor muydunuz?
  • Apple markasının yaratıcısı Steve Jobs'un 30 yaşında çalıştığı şirketten uzaklaştırılınca hayal kırıklığına uğradığını, depresyona girdiğini ve daha sonra Apple markasını bu günlere getirdiğini biliyor muydunuz?
  • Ampul'un mucidi Thomas Edison'un ampule konacak maddeyi bulabilmek için 3000 deneme yaptığını biliyor muydunuz?


Örnekler elbette çoğaltılabilir. Bu örneklerden yola çıkarsak hayatımızda her an her şey istediğimiz gibi gitmeyecektir. Her türlü başarısızlık, umutsuzluk, bıkkınlık ve bezginlik halini azmedip başarılara çevirerek biz de başarı hikayemizi yaratabiliriz. Başkalarının bizim hakkımızda düşündüğünden çok daha fazlasını başarabiliriz! Eğer hiç başarısız olmadıysanız yeni hiç bir şey denememişsiniz demektir!.Cesur olun!, Umut edin, isteyin, azmedin ve başarın! Şayet bir başarı hikayeniz yok ise bu yazıyı okuduktan sonra eminim sizin de artık gururla anlatacağınız bir başarı hikayeniz olacaktır!

Mesut YÜKSEL

9 Şubat 2015 Pazartesi

SAĞLAM BİR KARAKTER İLE KARİYER YÜKSELİR Mİ?




Karakter, kişilikle eş anlamlı ve kişiye has duygu, düşünce, tutum, davranışların bütünüdür. Karakterimizi, şahsi özelliklerle, içinde yaşadığımız aile, toplum ve çevrenin ahlaki değerleri, yargıları oluşturur. Kişiliğimizi; biyolojik ihtiyaçlar, dürtüler, eğitim, tecrübeler, içinde yaşadığımız toplumun değerleri, inançları ve bize yüklediği roller belirler. Karakterli olmak; iyi, güzel, doğru yapmak, fedakarlık ve başkalarını sevmek gibi olumlu düşüncelerle bezenmek demektir.

İş hayatında kariyer yapmanız ile karakteriniz arasında nasıl bir ilişkisi olabilir? İsterseniz bu soruya cevap bulmaya çalışalım.

Tarih boyunca yaşadığı döneme damgasını vuran şahsiyetlerde gözümüze çarpan ilk özellik sağlam bir karakter sahibi olmalarıdır. Sağlam bir karakter ardında insanlara güven duygusu aşılamanıza vesile olur. Güven duygusu aşıladığınız insanlara da sözünüzü dinletme ve inandırıcı olabilme açısından hükmetmeniz daha kolay bir hale gelir. Dolayısı ile tarihte gördüğümüz komutanlar, devlet adamları, krallar ve padişahlar gibi büyük halk kitlelerine liderlik eden insanların  bir çoğunun karakterlerini incelediğimizde karşımıza hep olumlu kişilik özelliklerinin çıktığını görmekteyiz.


O zaman burda şu soru karşımıza çıkmaktadır. Sağlam bir karakter nasıl olmalıdır? Bu soruya cevap bulmaya çalışalım.

 
  • Sağlam karakterli insanlar karşılarındaki insanlara konuşma ve duruşları ile güven telkin edebilen insanlar olduğundan insanları daha kolay ikna edebilen ve sözlerini geçiren bir kişilik özelliği sergilerler. Dolayısı ile bu yönleri onları başarıya daha çabuk götürmede en önemli etken olmaktadır.
  • Sağlam karakterli insanların adeta sözleri senet gibidir."Söz beynimde olduğu sürece benim kölem fakat ağzımdan çıktıktan sonra ben onun kölesi olurum" düsturu ile hareket ederek ağızlarından çıkacak her sözün kölesi olacaklarının bilinci ile  bin düşünüp bir konuşurlar.
  • Sağlam karakterli insanlar asla dedikodu yapmazlar. Olayları adil ve objektif bir şekilde değerlendirip vicdanlarının süzgecinden geçirdikten sonra bir yargıya varırlar.
  • Sağlam karakterli insanlar genelde Lider ruhlu olurlar ve bu onların bulundukları toplumda çabuk sivrilip önder olmalarına neden olur.
  • Sağlam karakterli insanlar dürüst, namuslu ve ahlaklı olurlar. Bu yönleri ile insanlar arasında örnek teşkil ederler.

Peki İş Dünyasında Sağlam Bir Karakterimiz Olması Bizi Başarıya Götürebilir Mi?

 
İş dünyası çok acımasız ve zor bir yoldur. Dolayısı ile elbette sağlam bir karakterin yanında bir takım özelliklerinizin olması sizi başarılı bir kariyer yolculuğuna çıkaracaktır. İyi bir eğitim almış olmanız ve bir takım yetenek ve becerilerinizin gelişmiş olması eğer sağlam bir kişiliğiniz bulunuyor ise sizi başarıya götürecektir.

Bunun yanında geniş bir iş çevreniz bulunuyorsa  "karaktere bir şans vermek" sizi başarılı bir kariyere doğru götürecektir. Şansınız yada geniş bir çevreniz bulunuyor ise iyi bir işe girdikten sonra sağlam bir karakter sizi iş dünyasında çok çabuk yükseltecektir. Tabiki burda karakter sahibi bir yönetici ile çalışmak size çok şey katacaktır.

Sağlam kişiliğimizin yanına iş arıyorken sosyal medyayı iyi kullanabilen, fırsatları kovalayabilen, girişimci ve atik olma özelliğini de ekleyebilirsek bu şekilde bir davranış  kısa zamanda iş bulmanıza vesile olacaktır. İş dünyasında girdikten sonra da "Karakteri İşe al Yeteneği Eğit" söyleminden hareketle kişiliğinizin üstüne eğitim şeklinde konacak her bir tuğla sizi istediğiniz seviyeye daha çabuk götürecek bir etken olacaktır.

Karakteri çok sağlam ancak iş dünyası tarafından hiçbir şans verilmeyen insanların çokça olduğu günümüzde işverenler yetenekli ve sağlam kişiliği olan insanlara daha çok şans vererek onları iş dünyasına kazandırmalıdır. Sağlam bir karakter her zaman iyi bir kariyer getirmeyebilir ancak vizyon sahibi  işverenler iş arayan yeteneklere ve  işletmede  çalışanlara yatırım yaparak onları eğitip geliştirir ise hem firmasına hem de iş dünyasına yön verecek  kişilerle ilerleme şansı yakalayıp yeni ufuklara yelken açabilirler.

İyi karakter sahibi olmak, önemli bir yeteneğe sahip olmaktan daha çok övgüye değerdir. Çoğu yetenek Tanrı vergisi bir hediyedir. İyi karakter ise tam tersine bize verilen bir şey değildir. Düşüncelerimizle, seçimlerimizle, cesaretimiz ve kararlılığımızla, parça parça yarattığımız bir özelliktir.    

John Luther

Mesut YÜKSEL



2 Şubat 2015 Pazartesi

İDEAL BİR İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİM SİSTEMİ NASIL OLMALIDIR?




İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi insan odaklı ve "insanı en verimli hali" ile değerlendirmek isteyen  bakış açısına sahip bir disiplin olduğu için bünyesinde çok hassas ve dikkat edilmesi gereken noktaları barındırmaktadır. Her şeyden önce unutulmaması gereken bir husus insan kaynakları çalışanları da bir insandır. Dolayısı ile insanın olduğu yerde elbette bir takım hatalar ve yanlışlıkların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Ancak bu disiplin nasıl en az hata ile yönetilebilen bir hale gelebilir? bu soruya cevap arayalım isterseniz.
  
İnsan Kaynakları Yönetim Sisteminin kurum içi işleyişinde ne gibi çalışmalar ile sağlıklı yürüyen  bir sistem  sağlanabilir?

Öncelikle kurumunuzda her türlü İK ile ilgili evraksal eksiğiniz olmaması ve sisteminizin kağıt üzerinde sağlıklı bir şekilde işliyor olması gerekmektedir. Personel özlük dosyalarınızın tam ve eksiksiz bir halde muhafaza edilmesi oldukça önemli bir husustur. Mevcut yasalara göre bu evrakların belirli sürelerde saklanması gerektiğinden sağlıklı bir arşiv sisteminizin oluşturulmuş olması son derece önemli ve gereklidir. Arşiviniz bina içerisinde olur ise aradığınız evraklara daha çabuk ulaşma imkanınız olacaktır.

İnsan Kaynakları ile ilgili her türlü basıma hazır bilgi, belge ve dökümanın bilgisayar sisteminize de kayıtlı olması gerekmektedir. Eğer şirketinizde İSO 9001 Kalite Yönetim Sistemi mevcut ise bu belgeler Kalite Yöneticisi tarafından tek tek numaralandırılarak kayıt altına alınmış olmalıdır. Belirli zaman aralıklarında kullandığınız belgelerin değiştirilmesi yada revize edilmesi gerekliliği doğar ise burada İK kalite Yönetim Temsilcisi ile ortak bir çalışma yürüterek bu çalışmaları gerçekleştirmelidir.

Bilgisayar sisteminizde bir bordro programı mutlaka yüklü olmalıdır. Piyasada bununla ilgili bir çok program bulunmaktadır. Firmalar kendilerine uygun olan bir program seçerek tüm personelin özlük bilgilerini bu bordro programına aktarmalıdır. Bu program E- SGK ile entegre bir halde olmalıdır. Ay sonu e -bildirge verilmesi program ile entegre bir sistem ile çok daha kolay bir hale gelmiştir. Büyük firmalarda bordro ve işe alım kısmı ayrılmıştır. Bu durum bana  göre İK ya daha sağlıklı bir işleyiş kazandırmaktadır.

Bordro ve özlük kısmı işin muhasebesel kısmı olduğundan İşe alım tarafı ile uyumsuz bir işleyiş söz konusudur.( İşe alınan personel bordroda işe başladıktan sonraki işleyişe dahil olmaktadır.) Büyük işletmelerde turnover oranı da yüksek olduğundan işe alım kısmı yoğun mülakat süreci içerisinde olmaktadır. Dolayısı ile sistemin daha sağlıklı işlemesi açısından bordro-özlük ve işe alım tarafı ayrılarak çalışmalar yürütülmektedir. Çalışanların bordrolarının zamanında hazırlanarak maaşların ödenmesi işletmeye ve İK ya güven ortamının tesis edilmesinde önemli bir etken olmaktadır.

Tüm işletmede sağlıklı bir internet ve mail ağı kurulmuş olmalıdır. Büyük firmalarda mailleşmek zaman açısından son derece pratik ve işleri kolaylaştıran bir hale gelmiştir. Dolayısı ile şirket içi mail ağı (İntranet) vb.sağlıklı bilgi akışını sağlayarak İK nın işini kolaylaştıracaktır.

İK nın şirket içi çalışanlarının performanslarını ölçtüğü bir sistemi işler hale getirmesi gerekmektedir. Bilinen bir çok performans sistemi bulunmaktadır. İK burada kuruma uygun olan bir sistemi yönetim ile birlikte belirlemesi ve sağlıklı bir şekilde uygulaması gerekmektedir. Performans yönetim sistemi mümkün olduğunca adil ve objektif kriterler esas almalı, sistem yöneticilerin kapris ve egosundan arındırılmalı ve çalışanın hakları korunmalıdır.

Kurumunuzda "Kariyer Yönetimi Sistemi" kurulmuş olmalı ve çalışanların geleceğe yönelik kariyer planları onların performansları değerlendirmeye alınarak yapılmalıdır. Uzun yıllar aynı firmalarda çalışanlar incelendiğinde sağlıklı bir kariyer yönetimi sistemi içerisinde yükselişlerine devam ederek çalıştıkları gözlemlenmektedir. Çalışanlarınıza gelişim ve ilerleme fırsatı verebildiğiniz ölçüde işletmeye bağlılık artacaktır.

Başarılı bir kariyer yönetimi kişisel tatmini, iş-yaşam dengesini ve finansal güvenceyi kapsar. Bu süreç, bireysel ve kurumsal hedeflerin belirlenmesiyle başlar. Kişinin yeteneklerinin ve hedeflerinin farkında olmaması bu sürecin önündeki zorluklardan biridir.

İnsan Kaynakları departmanı firmada çalışan tüm personele eşit bir mesafede olmalı ve herkes ile iyi geçinebilmelidir. Departman çalışanları fırsat buldukça firmanın tüm alanlarında gezip gözlem yaparak olumsuz bir durum varsa proaktif bir şekilde müdahale edebilecek esnekliğe sahip olabilmelidir. Tüm çalışanlara güleryüzlü bir şekilde davranarak onların dertlerini sıkıntılarını dinleyip olaylara çözüm odaklı yaklaşabilmelidir. İnsan bir değerdir ve elbette saygıyı ve değeri en çok ta çalıştığı firmanın İK departmanından görmek istemektedir.

İK çalışanlarına belirli zaman aralıklarında sosyal aktivite düzenleyebilmelidir. Yoğun stres altında çalışan insanlar bu zamanlarda hem diğer çalışanlar ile kaynaşma fırsatı bulacak hem de işletmeye aidiyet duygusu besleyecektir. Bu tip aktivitelerin düzenlenmesi personelin üzerinde olumlu etkiler yaparak onların moral ve motivasyon düzeylerinin yükselmesine katkı sağlayacaktır.

İK Üst yönetime karşı yeri geldiğinde çalışanın hakkını korumalı ve savunabilmelidir. Yönetimin yanlış bilgilendirilmesi sonucu almış olduğu bir takım kararlar çalışanlara zarar verebilmektedir. Dolayısı ile İK nın burda yönetimi doğru bilgilendirme ve çalışanına sahip çıkabilme davranışını sergiliyor olması gerekmektedir. Ayrıca İK çalışanların sosyal haklarını koruma noktasında üst yönetim ile dengeyi sağlayabilen bir yapıda olmalıdır. Çalışanları enflasyon karşısında ezdirmeyecek zam politikalarını işletmede uygulanabilir bir hale getirebilmelidir.


İK İşe alım kısmında sağlıklı işleyiş için ne gibi önlemler almalıdır?

Öncelikle bu yazıyı okuyan İK çalışanları şunu bilmeliler ki İK ya en çok gelen eleştrilerin başında "İşe Alım" kısmında yapılan hatalar gelmektedir. İşe alım İK nın "yumuşak karnı" olmaktadır. İşletmenizde boş bir kadro açıldı ve siz aradığınız kriterleri içeren bir ilan metni hazırladınız ve kariyer portallarına ilanınızı çıktınız.

Aradan bir kaç gün geçti ve aday havuzunuz yeterince başvuru aldı ve siz aradığınız kriterlerle örtüşen adayları havuzdan seçmeye başladınız. Peki adayları seçerken yeterice adil ve objektif olabildik mi? Yoksa sadece adayların CV sinde marka olmuş üniversitelerden mezun olmasını yada bilinen firmalarda çalışmış olması sizin için yeterli mi?

İşte CV seçiminde daha en başta adil olmayı başaramayan İK çalışanları mülakatlarda da adaylara objektif bir şekilde yaklaşamayacak ve dolayısı ile bir çok yeteneği daha en başında acımasızca eleyerek onlara bir şans vermeyecektir. Bir çok yazımda da bu konuya değinmeye çalıştım. Adayların marka bir üniversiteden mezun yada bilinen bir firmada bir süre çalışmış olmasını İK "Yetenek" olarak algılama yanlışına devam etmektedir.
Dolayısı ile bu yanlış algının İK departmanınızda yok edilebildiği ölçüde "Adil ve eşitlikçi" bir İK anlayışı işetmenizde yerleşmeye başlayacaktır.

Adaylar mülakat için firmalara davet edildiğinde bir çoğundan saatlerce boş yere bekletildikleri eleştririlerini duymaktayız. Acil bir işimiz çıktığında bunun bilgisi bekleyen adaylara mutlaka verilmelidir. Adayın belki başka bir yerde iş görüşmesi olabilir yada acil bir işi olabilir, bunları da göz önünde bulundurmakta yarar vardır.

Birçoğu zaten işe alınmayacak olan adaylar saatlerce boş yere bekletiliyorlar .Sosyal medyanın son derece etkin olduğu günümüzde adaylar mülakatlarda yaşamış oldukları bu tip olumsuz durumları paylaşmaktadır. Bu yanlışları marka olmuş firmaların bile yaptığını görüyoruz. İşveren markasını düşürecek bu davranışlardan firmalar kaçınmalıdır. Dolayısı ile her aday bir değerdir! çok bekletmeden adayların mülakata alınması daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Bir diğer önemli husus  adaylara mülakat  sonrasında  geç  dönüş yapılması veya dönüş yapılmaması  durumudur. Her ne şartta olursa olsun İK mutlaka her adaya dönüş yapabilmelidir. Olumlu görülen adaylara en geç 1 hafta zarfında geri bildirim yapılmalıdır. Aksi halde adayın başka şirketlerde işe başlaması durumuna sıklıkla rastlanmaktadır.

İK nasıl ki bir çok aday ile görüşme yaparak seçim yapıyorsa adayın da birçok firma ile görüşme halinde olabileceği düşünülmelidir. Dolayısı ile  kayıp mülakat süreçleri  işletme hanesine zarar olarak kayıt edilecektir. Olumsuz görülen adaylara da mutlaka geri dönüş yapılmalıdır. Aday kafasında mülakatı olumlu değerlendirmiş ve İK dan dönüş bekliyor olabilir yada o esnada birçok firma ile görüşme yapıyor ve sizden alacağı bilgiye göre görüşme trafiğine yön verecek olabilir.

İK burda genelde iş yoğunluğundan yada olumsuz adayların tepkisini çekmemek adına çekimser kalıyor. Her adayın insana saygının gereği İK dan bilgi almaya hakkı vardır. Dolayısı ile İK burda empati yaparak adayın psikolojisi ile meseleye bakmaya çalışmalı ve adaylara mutlaka dönüş yapmalıdır. Olumsuz adaylara neden olumsuz bulunduğunu bir iki cümle ile belirtilmesi ve bir iki cümle ile iş yaşamında başarılar dilenmesi en azından dönüş alan adayı rahatlatacak ve o da kendisini bir sonraki iş görüşmesine hazırlayacaktır.
 
İK digital dünyaya entegre olurken bir takım insani değerleri de beraberinde taşıyabildiği ölçüde insanların kafasındaki olumsuz İK algısı zamanla azalacaktır. Bunu başarabilen işletmeler gelecekte de fütürist bir İK algısını işletme politikası olarak belirleyeceklerdir.


Mesut YÜKSEL

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Colgate Coupons